Temel yapıların, değerlerin ve normların öngörülemeyen ve beklenmedik gelişmeler sonucunda olumsuz yönde etkilenmesi anlamına gelen ‘kriz’ kelimesi; sosyal bilimlerde özellikle de son 25-30 yıl içerisinde çok sık tekrar edilen bir kavram haline gelmiştir. Her iktisadi akım ekonomik krizlere farklı perspektiflerden bakmaktadır. 2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) emlak piyasasında başlayan mortgage krizi, 2008 yılı Eylül ayından itibaren tüm dünyada hissedilmeye başlamış ve Küresel Kriz niteliği kazanmıştır. Avusturya Okulu, krizi önceden tahmin etmiştir. Son dönemde R.W. Garrison’un katkılarıyla geliştirdikleri Avusturyacı Konjonktür Teorisi ışığında küresel krizi analiz eden Avusturya Okulu; küresel krize karşı geliştirilen heterodoks yaklaşımlar arasında yerini almıştır. Avusturyacı Konjonktür Teorisi çerçevesinde getirdiği çözüm önerileri bakımından büyük önem arz etmektedir. The term “crisis”, which means the fundamental structures’, values’ and norms’ being adversely affected as a result of unforeseeable and unexpected occurrences, has become a much frequently used term within the last 25 or 30 years, particularly in social sciences. Each economic movement treats economic crises from a different point of view. The mortgage crisis which began in the estate market in the United States of America (USA) began to have perceptible effects throughout the world since September, 2008 and took on the form of a Global Crisis. The Austrian School predicted the crisis. The Austrian School, which recently analyzed the global crisis in light of The Austrian Theory of the Business Cycle, developed by R.W. Garrison's contributions; it has taken its place among the heterodox approaches developed against the global crisis. It is of great importance in terms of the solutions offered by The Austrian Theory of the Business Cycle.